Randevu Planla

    Çift ve Aile Danışmanlığı, Bireysel Danışmanlık, Cinsel Danışmanlık, Nöropsikolojik Değerlendirme ve diğer psikolojik danışmanlık randevularınız için dilediğiniz zaman arayabilirsiniz.

    İstanbul Uzman Psikolog Bilgilendirme Telefonu:
    0551 186 42 41

    E-Mail:
    [email protected]

    5 gün ago · · 0 comments

    Tükenmişlik Nedir?

    Tükenmişlik nedir?

    Tükenmişlik…


    Tükenmişlik nasıl bir şey? Şimdi gelin birlikte düşünelim… Bir gemi ya da sandala taşıyabileceği ağırlığın üstünde bir yük yüklerseniz yavaş yavaş su almaya başlar ve batar.. Eğer kurbağayı kaynar bir suyun içine atarsanız kurbağa zıplayıp o sudan çıkar. Ancak soğuk ya da ılık suya koyup suyun ısısını yavaşça artırırsanız kurbağa neler olduğunu fark edemez ve yavaşça kaynayıp ölür. Taşıyabileceğimiz sorumluluğun ya da duygusal yükün üzerine çıkarsak baş edemez, tükeniriz.. Bir anda tükenmez, bir anda çökmez.. Susar, susar, susar…İçimizde birikir, birikir, birikir… Batarız… 

    Sorumluluklarımız ya da duygusal yükümüz yavaşça artarsa ve kapasitemizi aşarsa, enerjimizi yavaş yavaş tüketir çöküp kalırız. Tükendim diyen insan çok önceden başlar bu hissi yaşamaya; ufak ufak, sinsi sinsi ilerler… Belki bir sabret, iki sabret, üç, dört… Sonrası işte bıkkınlık, vazgeçiş, bırakış.. Bardağı taşıran son damla misali hep son damlaya suçu atarız da o bardak dolana kadar neler olup bitti dönüp kolay kolay göremeyiz.

    Taşıyabileceğimizden fazla olan her yük bize ağır gelir. Altında eziliriz. Yakınlarımızdan, sevdiklerimizden destek almak bizi en güzel ayakta tutacak dayanağımız olabilir. “Bu aralar kötü bir zaman geçiriyorum, kendimi iyi hissetmiyorum; desteğine ihtiyacım var.” demek utanılacak bir şey değil… Normalleştirelim. 🙏🏽

     

    Bireysel Danışmanlık, Çift Danışmanlığı ile alakalı paylaşımlarımı instagram hesabımdan ulaşabilirsiniz.

    Randevu ve bilgi için hemen iletişime geçebilirsiniz.

    2 hafta ago · · 0 comments

    Sevildiğinizi Nasıl Anlarsınız?

    Birinin sizi sevdiğini nasıl anlarsınız?


    Dün instagram hikayede sevildiğinizi nasıl anlarsınız diye bir soru sormuştum.. Kimi bakışlardan demiş, kimi beni dinlemesi, kimi daha iyisi olmam için nezaketle eleştirdiğinde, kimi sarılması, kimi bana yemekler yapması gibi cevaplar gelmiş.

    Bu soruya yıllar öncesinde Sevme Sanatı kitabının da yazarı  Erich Froom bakın nasıl  cevap vermiş.

    Bir kişinin sizi gerçekten sevdiğinin 4 unsuru var.

    Bunlardan biri ilgi: yani seven insanın ilgisi olur, ondan ilgi dilenmezsiniz.

    İkincisi sorumluluk: Seven insan ilişkinin getirdiği sorumlulukları almaktan kaçınmaz. Belirsizlik içersinde bırakmaz.. İlişkide partnerinin ihtiyaçlarını da gözetir.

    Üçüncüsü merak: Seven insan merak eder.. Nasılsın… Günün nasıl geçti… İyi misin… hayallerin neler, yapmak istediklerin neler.. seni ne mutsuz etti.. bunların hepsini bilmek ister… Dinler.

    Dördüncüsü de saygı:  Saygı, sevginin en derin boyutlarından biridir.

    Fromm, saygının sevilen kişinin bireyselliğine, özgürlüğüne ve potansiyeline duyulan derin bir anlayış ve kabul olduğunu belirtir. Gerçek sevgi, sevdiğimiz kişiyi kontrol etmeye çalışmayı değil; onun kendini gerçekleştirmesine olanak sağlamayı içerir.

    Özetle:Fromm, sevginin bir duygu olmanın ötesinde, bir sorumluluk, bir bağlılık ve sürekli bir emek olduğunu savunur. “Sevgi bir etkinliktir; edilgen bir olay değildir; bir şeyin içinde olmaktır, bir şeye kapılmak değildir.”

    Yani gelen tüm cevaplar da aslında Froom’un haklı olduğunu gösteriyor bize sanki..

    Sevildiğinizi en güzel şekilde hissedebileceğiniz ilişkilerinizin olması dileğiyle.. 🙏🏽♥️

    Sevgiler..

    Uzm. Psk. Özge Akçay

     

    Bireysel Danışmanlık, Çift Danışmanlığı ile alakalı paylaşımlarımı instagram hesabımdan ulaşabilirsiniz.

    Bireysel ve çift danışmanlığı için benimle hemen iletişime geçebilirsiniz.

    2 hafta ago · · 0 comments

    Suçluluk Duygusuyla Başa Çıkma

    Suçluluk psikolojisi

    Suçluluk psikolojisi nedir?

    “Çağırma öyle şeyler.” “İyi düşün; iyi olsun.” “Ne ekersen onu biçersin.” Çok sık duyuyoruz bu cümleleri di mi? Sadece düşünerek hem iyiyi hem de kötüyü çağırabilecek kontrol gücümüz olduğuna inanıyoruz. Sanki dünyanın gelişigüzel bir işleyişi yok da bir mantığı olduğuna inanmak istiyoruz. İyi davranışlarda bulunursam iyi şeylerle karşılaşacağımı; kötü şeylerin de sadece kötü insanların başına geldiğine inanıyoruz. Başımıza kötü bir şey geldi mi de bir bedel ödediğimizi ya da  cezalandırıldığımızı düşünüyoruz. Ben nerde yanlış yaptım, ne günah işledim de bu benim başıma geldi diye sorguluyoruz kendimizi.

    Bazen kötü şeylerin neden bizim başımıza geldiğini anlamlandıramıyoruz. “Neden ben, neden bir başkası değil de ben, onca kötü insan varken neden annem..” diye kendimizi suçlamaya başlar, yaptıklarımız yapmadıklarımızı düşünür, yaşadığımız olayları tekrar tekrar yineler ve  yanıtı da yine maalesef ki kendimizde veririz. Yolda tacize uğrayan bir kadın giyiminden ya da geç saatte ordan geçtiği için kendini suçlayabilir, sevdiği birini kaybeden biri ölümüne doğrudan kendisi yol açmamış olsa da bir şeyleri eksik yaptığı,elinden geleni yapmadığı veya hastalığı daha önceden fark edip doktora götürmediği için kendini suçlayabilir.. Hiçbir  kabahat işlememiş olsak bile bakın ne kadar kolayca kendimizi suçluyoruz..

    Dünyanın rastgele bir şekilde işlediğini, dolayısıyla güvenli bir yer olmadığını bizim de kontrol sahibi olmadığımızı kabul etmek kulağa çok korkutucu gelebiliyor. Adil bir dengesi olduğuna inanmaya ihtiyacımız var  dünyanın. Çünkü diğer türlüsü şu demek; dünya böyle bir yer işte iyi-kötü demeden herkesin başına her an her şey gelebilir..

    İşte bu yüzden kendimizi suçluyoruz. Başımıza gelen olaylarda dünyanın işleyişini  gelişigüzel ve rastlantısal görmektense  anlamlı, adil, mantıklı bir işleyişi varmış gibi görmek kontrol hissini bize tekrar sağlıyor.

    Çünkü buna inandığımız ölçüde güvende hissederiz kendimizi.

    Peki gerçekten de ne ekersek  onu mu biçiyoruz ?

    Bireysel Danışmanlık, Çift Danışmanlığı ile alakalı paylaşımlarımı instagram hesabımdan ulaşabilirsiniz.

    Yüz yüze ve online görüşmeler hakkında bilgi almak için hemen arayabilirsiniz.

    3 hafta ago · · 0 comments

    Nasıl Psikolog Seçilir? 

    Nasıl Psikolog Seçilir?

    Psikolog nasıl seçilir?

    Sıkıntılı bir süreçten geçiyorsunuz ve tek başınıza çözemediğiniz problemleriniz var. Epey uğraştınız bir şeyleri düzeltmek adına, farklı şeyler denediniz ama bir türlü kendinizde bir iyileşme süreci gerçekleşmiyor. En iyisi psikoloğa gideyim bir dediniz. Google’da psikolog yazdınız türlü türlü psikolog çıktı karşınıza. Artık derya deniz üç adımda bir psikolojik danışmanlık merkezleri var. Kafanız karıştı tabi. Bu kadar psikolog arasından neye göre tercih yapacağınıza karar veremez bir halde hissedip zaten zor bir zamandan da geçtiğinizi düşünürsek ekstra gözünüze zor gözükebilir.

    Değişim zamanı geldiğini hissediyor ama nereden başlayacağınızı bilmiyorsanız doğru soruları sormak iyi bir başlangıç noktası olabilir.

    Kendinizi rahatça ifade edebileceğiniz ve güvendiğiniz bir psik olog bulabilmek çok önemli. Sonuçta belki de bu zamana kadar kimseyle paylaşamadığınız duygu ve düşüncelerinizi paylaşacaksınız.

    Psikolog seçerken nelere dikkat etmeliyim?

    En önemlisi seçeceğiniz kişinin “psikoloji” lisans mezunu olması.

    Maalesef ki psikoloji bitirmemiş birçok kişi kendisini psikologmuş gibi tanıtıp insanları yanıltabiliyor. Sağlıklı ve güvenli bir süreçten geçmek istiyorsanız mutlaka gideceğiniz kişinin diplomasına bakın.

    Son zamanlarda psikoloji bölümü o kadar popüler oldu ki maalesef ki bazı üniversitelerde özellikle bazı özel üniversitelerde akademik kadro yetersizliğine rağmen bölüm açılmakta ve eğitim süreci çok da kaliteli olmamaktadır. Bu sebeple seçeceğiniz kişi devlet okullarından mezun ya da özel okulsa da gerçekten bildiğiniz, güvendiğiniz bir okul olması doğru bir tercih olacaktır.

    Psikoloji yüksek lisansı var mı?

    İkinci önemli kriter ise psikoloji lisansının yanı sıra uzmanlığını alıp almadığı yani yüksek lisansı olup olmadığı ve psikoloğun uzun soluklu bir psikoterapi eğitimi alıp almadığıdır. Mezun olduktan sonra seçmeyi düşündüğünüz kişi kendisini geliştirmek, öğrenmek için neler yapmış, hangi alanlarda uzmanlaşmış bunlara bakılmalı. Günübirlik sertifika eğitimlerinden ziyade uzun soluklu eğitim alıp almadığı daha önemli.

    Psikoloğunuzun Uzmanlık Alanı

    Bir diğeri başvuracağınız kişi hangi yaş grubu ile çalışıyor. Örneğin yeni mezun ya da meslek hayatında 3. Veya 4. Yılı olup da ‘çocuk-ergen-yetişkin-çift’ çalışıyorum diye belirtmişse bir psikolog şüpheyle yaklaşmalı. Çünkü her bir yaş grubu kendi içinde uzun uzmanlık ve deneyim isteyen bir süreç. Bu kadar kısa bir süre içerisinde hepsinde uzmanlaşmış olması mümkün değil.

    “Başvuracağım kişi benim yaşadığım problemlerle çalışıyor mu?” Sorusunu da sormalısınız. Örneğin özgüven düşüklüğünüz var ve bu alanda çalışmak istiyorsanız psikoloğunuza bu konuda çalışıp çalışmadığını sorabilirsiniz. Ya da madde ve alkol bağımlılığı konusunda destek arıyorsanız başvuracağınız kişinin özgeçmişinde bu alanda bir çalışma hayatının olup olmadığına bakabilirseniz.

    Kişisel beklentileriniz

    Psikolog seçerken sizin nasıl bir ortamda kendinizi rahat hisseceğinizi de düşünmek önemli.

    Örneğin bir kadın terapistle mi yoksa erkek bir terapiste mi kendinizi rahat ifade edebilirsiniz?

    Online mı görüşmek istiyorsunuz yoksa yüz yüze mi? Online görüşebilmek adına uygun ortamınız var mı?

    Yüz yüze istiyorsanız eğer fiziksel mesafe nasıl olmalı? Yürüyerek mi ulaşabileceğiniz, kolay , iş çıkışı gidebileceğiniz bir yer mi olmalı yoksa uzaklık sizin için önemli değil mi? Görüşmelerin her hafta olduğunu düşünürsek yolu da göz önüne alıp karar vermek daha akıllıca bir tercih olacaktır.

    Seans ücreti ve seans sıklığı nedir? Sizin bütçenize uyuyor mu? Haftalık olarak bu ücreti bir süre karşılayabilecek miyim? Her hafta düzenli bir şekilde görüşmeye gitmeye hazır mıyım?

    Hangi terapi yöntemini kullanıyor, bu size  iyi gelebilecek bir yöntem mi?/

    En önemlisi seanslar sırasında kendinizi güvende hissetmeniz. Bununla birlikte dinlenildiğinizi hissetmeniz de önemli bir kriter. Yargılanıyor, duygu ve davranışlarınız için suçlanıyor hatta psikoloğunuz size ne yapmanız gerektiğini söylüyorsa, size kendi hayatından örnekler veriyorsa, size fazla samimi davranıyorsa, arkadaş olmak istiyorsa, seanslar dışında da iletişim kuruyorsa yani danışan-terapist ilişkisinin dışına çıkıyorsa psikoloğunuzun doğru bir tercih olmadığını söyleyebilirim. Böyle bir durumda psikoloğunuzu Türk Psikologlar Derneği etik kuruluna bildirebilirsiniz.

    Ek olarak…

    Bir terapistle ilk seansınızda kendinizi rahatsız hissedebilirsiniz çünkü ilk kez birine bu kadar açılıyorsunuz belki de. Bu yüzden resmi bir görüşme gibi hissettirebilir. Ancak zaman geçtikçe ve psikoloğunuzla bağınız arttıkça ilişkiniz daha da sağlamlaşabilir.

    Bireysel Danışmanlık, Çift Danışmanlığı ile alakalı paylaşımlarımı instagram hesabımdan ulaşabilirsiniz.

    Gaziosmanpaşa, Küçükköy, Eyüp, Bayrampaşa ve çevresinde danışmanlık hizmeti almak için benimle iletişime geçebilirsiniz.