2 sene ago · psikologozgeakcay · 0 comments
EĞRETİ HAYATLAR
“Tek bir hayatım var yaşanılacak… ona özen göstermeliyim…”
Geçtiğimiz günlerde bir blogta birisinin yazmış olduğu böyle bir cümleye rastladım. Kaçımız bu farkındalığın içinde hayatını bu bakış açısıyla yaşayabiliyor kim bilir… Hayat koşturmacasına kaptırıp kendimizi ihmal edişlerimiz, bedenimize, sağlığımıza gereken önemi vermeyişimiz, karşı taraf üzülmesin diye alttan alışlarımız, ailemizin istediği nitelikte bir kişi olalım diye ‘kendimiz’ olmaya korkmalarız… el alemin bakışlarını üzerimizde hissedip eleştiri almamak adına davranışlarımıza daha da dikkat etmelerimiz… Peki, hayat bu şekilde daha da zor olmuyor mu?
Diğerlerinin düşüncelerinden zihnimizi uzaklaştırıp “Ben ne düşünüyorum, ben ne hissediyorum…” sormayı unutuyoruz kendimize. En çok ihmali fark etmeden kendimize yapıyoruz. En kendimiz gibi hissettiğimiz doğal, içten olan benliğimiz nasıl bir şey bilmiyoruz, yabancılaşıyoruz kendimize. Başkalarının düşünceleri zihnimizi o kadar meşgul ediyor ki.. Sisteme ayak uyduralım derken makineleşmeye doğru gidiyoruz. Aslında yaşadığımız hayatın bizim yaşamımız olmadığını da içten içe hissedip kendi yaşamımıza yerleşememenin üzüntüsünü de bir taraftan hissediyoruz. Eğreti kalıyoruz kendi yaşamımıza…
“Ama yaşam,hazır verilemez sana-
Sana hazır verilen her “yaşama biçimi”de, sana aykırıdır; seni, aykırı, çarpık hale sokar;
ona uyarsan.” Der Oruç Aruoba
Adamlar müzik grubu da onu destekler nitelikte bir şarkısında…
“Ah benim hayatım
Doldurdum, boşalttım
Yine eksik kalıyor…” der.
Hep bir şeyler eksik kalır çünkü…
Tarifi de zordur bu eksikliğin, anlamlandıramayız kolay kolay. Oysa özgürleşmenin sorumluluğunu hissettiğimizde ve bu uğurda bir şeyler yaptığımızda mutlu hissedebiliriz.
Hayatta herkesin kendine göre bir melodisi vardır. Bizim melodimizin diğerlerinden farklı olması bizi hatalı-eksik biri yapmıyor; farklılığımızı vurguluyoruz sadece…
Yine Oruç Aruoba bir yazısında şöyle ifade eder bu durumu:
“Yaşamında en zor işin, kendi yolunu yürümek olacak.
Ve, ilişkin olan, önem ve değer verdiğin kişilere, bunu anlatmak: Yaşamının, yaşadığın kadarıyla, yalnızca senin yaşamın olduğunu; aynı şeyin onlar için de geçerli olduğunu; ilişkide olmanın da bu temel gerekliliğini engelleyemediğini, engellememesi gerektiğini…”
Buradaki en önemli kriter; davranışlarımızın, seçimlerimizin ne kadarı özgür irademize dayanıyor…? Kendimize bunu sormamız, kendimizi sorgulamamız gerekiyor. “-meli/-malı” cümlelerine özellikle dikkat etmeli; çoğunun, belki de hepsinin size ait olmadığını fark edeceksiniz.
O halde bir başka şiirle yazımı noktalayayım…
“Ey, benim iyimser hallerim!
Çabuk aldanışlarım..
Hep inanışlarım…
Alttan alışlarım
Hatayı hep kendimde buluşlarım…
Değmeyecekleri kafaya takışlarım…
Yoktan yere, akıp giden gözyaşlarım…
Herkesi, insan yerine koyuşlarım…
Hepinize elveda!
Artık ben hiç kimsenin, hiç kimsesi olmayacağım!…”
Yazımın başında da belirttiğim gibi “Tek bir hayatım/ız var yaşanılacak… ona özen göstermeliyim/iz.”
Uzm. Psk. Özge AKÇAY
? Persona Psikolojik Danışmanlık Merkezi –
☎️0551 186 42 41
?Merkez Mahallesi, Cumhuriyet Meydanı, No:8 Kat:1 Gaziosmanpaşa/ Istanbul .