Randevu Planla

    Çift ve Aile Danışmanlığı, Bireysel Danışmanlık, Cinsel Danışmanlık, Nöropsikolojik Değerlendirme ve diğer psikolojik danışmanlık randevularınız için dilediğiniz zaman arayabilirsiniz.

    İstanbul Uzman Psikolog Bilgilendirme Telefonu:
    0551 186 42 41

    E-Mail:
    [email protected]

    2 sene ago · · 0 comments

    ÇOCUKKEN ÇOCUKLUĞUNUZU YAŞAYABİLDİNİZ Mİ?

    Çocukluk Hüznü…

    “Hiç bana sorulmamıştı hanım hanımcık-uslu çocuk  olmak istiyor musun diye. Bir anda kendimi hanım hanımcık bir kız olarak buldum.”

    Ne zaman annesinin/babasının yanından kalkmayan bir kız çocuğu görsem üzülürüm… Çocuksun sen ya kalk, dolaş, karıştır, kurcala diyesim gelir. Yetişkin biriymiş gibi oturduğun yerden kalkmamak da neymiş?

    Çoğunlukla doğrudan kimse de ona demez aslında; gidince orda uslu uslu dur diye. Hanım hanımcık kızımız bilir nasıl davranması gerektiğini;  annesini/babasını nasıl mutlu edeceğini… Aslında belki de deli gibi koşmak ister, kahkaha atmak ister, sohbete katılmak ister… Ama ‘çocuklar büyüklerin sözüne hiç karışır mıymış?’ cümleleriyle büyümüştür. Yüksek sesle kahkaha atmak da neymiş; ayıp, hoppa  hareketler bunlar diye çekinmiştir gülmeye bile… Annesinin/babasının gözlerinin içine bakar en ufak bir hareketinde; acaba yanlış bir şey mi yaptım kaygısıyla…

     

     

    “Yavrumuz bizi hiç üzmedi’ diyerek büyütülen bir çocuğun hüznüne şahit oldunuz mu hiç ?” Diye bir soru sormuş yakın zamanda Deniz Şimşek…

    Hem kendinizi hem de ebeveynseniz ebeveynliğinizi sorgulatacak cinsten bir soru…

    Akıllı-uslu çocuk olabilir mi sizce, olsa da ne kadar mantıklı geliyor kulağınıza? Çocuk dediğiniz delidir… Evet; delidir. Deli doludur. Ne kural bilir ne kaide. Koşar, coşar, bir şeyleri kırar, bağırır, çağırır, ortalığı karıştırır.Yeri gelir etrafındaki insanların rahatsız olması umurunda bile olmaz. Eğer bir çocuk bunları yapmıyor; akıllı uslu bir köşede oturuyorsa muhtemelen o çocuğun üzerinde yoğun bir duygusal ya da  psikolojik baskı vardır. Farkında olmadan çocuğunuza “Eğer …… davranırsan üzülürüm” ya da sizin sevginizi kaybetmemek adına “akıllı uslu olmalıyım” diye düşünüp sahte bir kimliğe bürünmüş olmasın.  Ne yazık ki birçok anne-baba akıllı uslu çocuk hayali kurarken çocuklarına yoğun bir duygusal baskı yaptıklarının farkında bile değiller.

     

    Janet Lansbury’ nin çok güzel bir tespiti var bu konuda: ” Küçük bir çocuğa koşma, zıplama ya da tırmanma demek; ona nefes alma demek gibidir. ” der. Bu durum bu kadar zorlayıcı bir deneyimdir yani onlar için.

    “Çocukluğunu doya doya yaşamamış bir insanın mutlu olması çok zordur.” Der Doğan Cüceloğlu. Çünkü niye zor size anlatayım… Çocuklukta anne-babası üzülmesin, sevgisini kaybetmeyeyim kendi istek ve arzularını reddeden, sahte bir kimlik geliştirmiş bir kişi yetişkin olduğunda bu dinamiği her ilişkisine, her ortama taşır. Eğlence ortamına gider bir taraftan rahat rahat oynayan, keyfine bakan, doyasıya eğlenen insanları görür, özenir onlar gibi davranmak ister; ama bir tarafı onu hanım hanımcık ya da beyefendi davranmaya zorlar. Bu sebeple de girdiği çoğu ortamda yadırganırım korkusuyla doğal, içinden geldiği gibi davranamaz.

    Hanım hanımcık-akıllı uslu bir çocuk olan veya çocukluk geçiren herkesin birgün kendi kimliğini bulabilmesi dileğiyle.

    .
    .
    .
    .

    Uzm. Psk. Özge Akçay .
    ? Persona Psikolojik Danışmanlık Merkezi –

    ☎️0551 186 42 41

    ?Merkez Mahallesi, Cumhuriyet Meydanı, No:8 Kat:1 Gaziosmanpaşa/ Istanbul .

    Bireysel Danışmanlık, Çift Danışmanlığı ile alakalı paylaşımlarımı instagram hesabımdan ulaşabilirsiniz.

    Gaziosmanpaşa, Küçükköy, Eyüp ve çevresinde danışmanlık hizmeti almak için benimle iletişime geçebilirsiniz.

     

    3 sene ago · · 0 comments

    İlk ve Son Dizi İncelemesi

    “Bütün boktanlıklarımızın sebebinin ailemizin boktanlıklarından olması ne kadar boktan di mi?”

    İlk Ve Son

    Blu TV özel yapımı olan İlk ve Son Dizisi… “Deniz ve Barış’ın 10 yıla yayılan ilişkilerinin hikayesi. 20’li yaşlarının ortasında tanışan iki gencin, boşandıkları güne kadar geçen; bazen güneşli, bazen bulutlu, bazen fırtınalı, bazen imkanlı, çoğu zaman imkansız aşk hikayesi. her ilişkide yaşanan mükemmellik dönemi, sıradanlaşma dönemi ve bitiş dönemine odaklanıyor.”  Dizinin Blu TV’deki kendi tanıtımından…

    Henüz sadece ilk bölümünü izleyebildim dizinin. Ama ilk bölümün etkisiyle izlediğimin ertesi günü hemen bir yazı yazmak istedim diziyle alakalı. Bu diziye yönelmeme sebep olan ilk etken Özge Özpirinççi’nin instagram hesabında yayınladığı Onur Basturk ile röportajna vermiş olduğu cevaplar oldu. Vermiş olduğu cevaplar hem diziyle alakalı hem de kendiyle alakalı çok farkındalıklı cevaplar ve hepimizin aslında bir şekilde kendinden bir şeyler bulabileceği bir tarafı var.

    Örneğin;

    O. Bastürk: “Nezaket her zaman iyi midir? Bazen içindeki öfkeyi dışarı yansıtmak gerekmez mi?

    Ö. Özpirincci: “Çok güzel bir şey söyledin! Kendimle ilgili son iki yıldır çok düşündüğüm bir şey bu. Küçüklüğümden beri bastırdığım öfkenin hayatımda nasıl yer bulacağı konusu. Çünkü ben şöyle büyütüldüm: Kibar ol, nazik ol, mütevazı ol, iyi ol, mutlu ol, bardağın hep dolu tarafını gör. Hatta arkadaşlarım Polyanna diye dalga geçerdi benimle. 30’umdan sonra “Bir dakika ya , benim de içimde öfkeye dair bazı duygular var.” Demeye başladım. Tamam küçükken annemle babam “ Hayır Özge öfkelenemezsin.” Demiyordu ama hep pozitife yönelikti. Negatif duyguları reddetme hali vardı. ÖFKEYİ KENDİMDE HAK GÖRMÜYORDUM.ŞİMDİ HAK GÖRMEYE BAŞLADIM. .”

    İlk ve Son - Dizi 2021 - Beyazperde.com

    Olay Örgüsüne Dair

    Dizi; bir ilişkinin ilk zamanlarındaki yoğun sevgi bağıyla bağlı bir çiftin zamanla nasıl bir toksik ilişkiye dönüştüğünü anlatıyor.

    Karakterlere bakacak olursak…

    Özge Özpirinççi’nin hayat verdiği Deniz karekteri mutsuz bir evliliğin ikinci çocuğu. Babası tarafından hayal kırıklığına uğrayan biri… Asi, anlık kararlar alan, uçarı biri olmakla birlikte duygularını daha çok içinde yaşayan biri olarak yansıtılmış ilk bölümde. Özellikle kızgın veya üzgün olduğunda ağlamak yerine kendini sıkıp somatik bir tepki vermesi (mide bulantısı) dikkatimi çekmedi değil.

    Salih Bademci’nin canlandırdığı Barış kendi tanımıyla tam bir yengeç. Ağlamaktan çekinmeyen biri; ancak ağlaması onun  öfkesine engel olmuyor. Aksine daha çok öfkesini kontrol edemeyen bir hale bürünüyor. Abisinin erken yaştaki kaybından ötürü annesinin Barış’a karşı -Barış’ın ifadesiyle- ‘boğucu,yorucu’ bir sevgi ilişkisine dönüşen bir anne-oğul ilişkisinin varlığı mevcut.

    Bu çiftimizin bir de sevimli bir oğlu var: Can. Her çocuk gibi anne-babasının boşanmasını istemeyen, tekrar bir araya gelsinler umuduyla yanıp tutuşan bir çocuk… Yine dikkatimi çeken ve aslında güzel bir örnek olduğunu düşündüğüm bir sahneden söz etmek istiyorum. İlk bölümde çiftimizin köpeği tam da Barış ve Deniz Joe’nun yani köpeklerinin kimde kalacağını hararetli bir şekilde tartışırken Joe açık kalan camdan kaçıyor ve kayboluyor. O sırada evde tartışmalarına tanık olan biri daha var; Can. Sonradan öğreniyoruz ki camı açık bırakıp kaçmasına sebep olan Can’mış. Çünkü Joe giderse anne ve babasının barışacağını düşünüyor. Çocuklar bazen bu örnekte olduğu gibi anne-babasının arasındaki iletişimsizliği tek bir sebebe bağlayabiliyorlar. Hatta bu bazen kendileri oluyor. Yani kendilerini anne babalarının tartışmalarının sebebi olarak görebiliyorlar. Burada önemli olan ebeveyn olarak çocuklarına tartışmalarının sebebinin onlardan kaynaklı olmadığını açık bir dille aktarmak gerekiyor. Yoksa çocuklar kafalarında çok farklı senaryolar üretebiliyor.

    SONUÇ…

    Aile içi dinamiklerinin de etkisiyle farklı açılardan ama ikisinin de yaralı olduğunu hissedebiliyoruz. İlk etapta bu yaralı iki kişi birbirine iyi gelirken bir süre sonra kendi içlerine dönüp hiç bakmadıkları için yani o yaraları iyileştirmedikleri için ilişkilerine de yansıtarak giderek birbirlerine zarar veren toksik bir ilişkiye dönüşümün hikayesi. Aslında günümüzde çoğu ilişki dinamiklerinde gördüğümüz benzer bir tabloyla karşı karşıyayız. Anne babamızla kurmuş olduğumuz ilişki, anne-babamızın birbiriyle ilişkisi, güvenli bir ortam, sevgi, şefkat yokluğunda büyümüş olmanın izi fazla kalır. Ve bir şekilde bu yarayı iyileştirmek için kendimize fırsat vermezsek kaşıyıp kaşıyıp kanatmaya devam ederiz. Yani aynı acıları tekrar tekrar kendimize yaşatırız.

    Deniz’in ilk bölümde sahilde söylemiş olduğu şu cümle aslında basit gibi dururken içinde ne çok anlam taşıyor diye düşünmeden edemedim… Bence dizideki olay örgüsünü tek bir cümleyle özetlemek gerekirse tam olarak bu olur diye düşünüyorum.  “Bütün boktanlıklarımızın sebebinin ailemizin boktanlıklarından olması ne kadar boktan di mi?”

    Aslında birbirine sevgi bağıyla bağlı bir çiftin geçmiş travmaların etkisiyle ve gerek anne-babamızın ilişkisi gerek anne ve babamızla kurmuş olduğumuz ilişki dinamiğinin yetişkinlikteki romantik ilişkilerimize etkisini aktaran anlamlı bir dizi olduğunu düşünüyorum. İleriki bölümleri de izlemek için sabırsızlanıyorum.

    Bireysel Danışmanlık, Çift Danışmanlığı ile alakalı paylaşımlarımı instagram hesabımdan ulaşabilirsiniz.

    Gaziosmanpaşa, Küçükköy, Eyüp ve çevresinde danışmanlık hizmeti almak için benimle iletişime geçebilirsiniz.