Randevu Planla

    Çift ve Aile Danışmanlığı, Bireysel Danışmanlık, Cinsel Danışmanlık, Nöropsikolojik Değerlendirme ve diğer psikolojik danışmanlık randevularınız için dilediğiniz zaman arayabilirsiniz.

    İstanbul Uzman Psikolog Bilgilendirme Telefonu:
    0551 186 42 41

    E-Mail:
    [email protected]

    1 sene ago · · 0 comments

    ÖLÇÜSÜZ AŞK: BUTİMAR KUŞU HİKAYESİ…

    ÖLÇÜSÜZ AŞK: BUTİMAR KUŞU HİKAYESİ…

    Mitolojiye göre Butimar denize aşık bir kuştur. Bakmaya doyamaz; içmeye kıyamaz. Öylesine aşıktır ki denize, birgün biteceğinden ve onu bir daha görememekten korkar.Bu sebeple ona dokunup bir yudum dahi alamaz. Bu ölçüsüz aşk ama onun susuzluktan ölümüne sebep olur.

    Gelin Butimar kuşunun neler hissettiğine, iç dünyasına biraz daha inceleyelim…

    “Sana ve ilişkimize o kadar çok odaklıyım ki sensiz yaşayamam. Senden uzakta olduğum, haber alamadığım her dakika çok önemli bir organımı kaybetmişim gibi hissediyorum. O yüzden burada, hala benimle olduğunu, beni görüyor olmanı hissetmem gerek. Seninle hep iyi olmak istiyorum; sürekli seni memnun etmeye çalışıyorum. Azıcık yüzün asılsa korkuyorum beni artık sevmiyor olmandan, ben, terk edeceğinden… Senin neye ihtiyacın varsa sen nasıl iyi olacaksan ben yapmaya hazırım. Benim ihtiyaçlarım, benim iyi olup olmamam önemli değil; kendimi ihmal edebilirim ben, hiç sorun değil… Yeter ki sen mutlu ol. Sen iyisen ben de iyiyim. Ama senle iyi olmadığımızda hayat çok zor oluyor benim için. Sen yoksan hayatın hiçbir anlamı kalmıyor…”

    Bağımlı Kişi Hangi Duygular İçerisinde Olur?

    Bağımlı ilişki örüntüsüne sahip olan kişiler tıpkı Butimar kuşunun hissettiklerini yaşarlar. İlişkide “bağlı olmak” ve “bağımlı olmak” farklı anlamlara gelmekle beraber çok da karıştırılan bir söylemdir. “Onsuz yapamam.” İfadesi ilişkide bağımlılığı ifade ederken sağlıksız bir duruma işaret eder. Oysa ilişkide çiftler arasında bağımlılık değil bağlılık olmalı… Bu durumu bakın Nazım Hikmet nasıl anlatmış:

    “Hani derler ya

    ben sensiz yaşayamam, diye

    ben onlardan değilim.

    Ben sensiz de yaşarım;

    Ama,

    Seninle bir başka yaşarım.”

                                        Nazım Hikmet

     

    Bağımlı kişi sürekli “Burada mı, beni görüyor mu, ben onun hayatında var mıyım?” kaygısı içerisindedir. Ondan haber alamadığı zamanlarda da bağımlı kişi rahatsız olur ve işini gücünü yapamayacak hale gelip yoğun kaygı içerisinde olur. Yani bütün hayatı kesintiye uğrar. Peki gerçekten burada bir sevgiden mi bahsediyoruz sizce…? Genellikle hayır. Bağımlı kişinin hayatındaki kişi onun için sadece sevgi ‘nesnesidir.’

     

    Bağımlı ilişki Kurma Nedenleri Nelerdir?

    Bağımlılık bir davranış biçimidir ve öğrenilmiştir. Genellikle aile içi ilişkilerden kaynaklanan bir durumdur. Anne veya babasıyla bağımlı bir ilişki geliştiren kişi ‘tek başınalığı’ yeteri kadar öğrenememiştir. Yani kişinin tek başına hareket etme ve karar verme yetisi gelişmemiştir. Bir öteki veya ötekiler olmadan kendini güvende hissetmez bağımlı kişi. Bağımlılık geliştirdiği kişi ile ilişkisi onu tatmin etsin etmesin orada birinin varlığı ona güven verir. İyi hissedebilmek için bir ötekine ihtiyaçları vardır.

    “Hergün kendime söz veriyorum, yarın ona gitmeyeceğim. Fakat ertesi gün yine esaslı bir sebeple ve nasıl olduğunu anlayamadan kendimi onun yanında buluyorum.”

                                                                                                         Goethe-Genç Werther’in Acıları

     

    İlişki Bağımlılığında Çözüm…

    Her zaman olduğu gibi iyileşebilmek için duygularımızı inkar etmemek ve onları olduğu gibi kabul edebilmek gerekiyor. Duygumuzu, yaşadıklarımızı küçümsemek veya kendimizi eleştirmek yerine yaşadıklarımızı kucaklamaya ihtiyacımız var. Yaşadıklarımızın anlamını öğrenip kendimizi tanımamızın ve kendimize hak ettiğimiz değeri verebilmemizin yolu farkındalıkla başlar. Kendimize iyileşmek için zaman vermek; sağlıklı adımları da beraberinde getirecektir.

    .
    .
    .
    .

    Uzm. Psk. Özge Akçay .
    ? Persona Psikolojik Danışmanlık Merkezi –

    ☎️0551 186 42 41

    ?Merkez Mahallesi, Cumhuriyet Meydanı, No:8 Kat:1 Gaziosmanpaşa/ Istanbul .

     

    Bireysel Danışmanlık, Çift Danışmanlığı ile alakalı paylaşımlarımı instagram hesabımdan ulaşabilirsiniz.

    Gaziosmanpaşa, Küçükköy, Eyüp ve çevresinde danışmanlık hizmeti almak için benimle iletişime geçebilirsiniz.

     

     

     

     

     

     

     

    2 sene ago · · 0 comments

    Daha İdeal Bir İlişki İçin- Gazete Röportajı

    DAHA İDEAL BİR İLİŞKİ İÇİN…

    İnsanın kendini güvende, değerli, anlaşılmış hissettiği ve bir o kadar da bağımsızlığını yaşayabildiği ilişkilere ihtiyacı var.

    İlişkide mutluluğu artırmanın yolları nelerdir? İdeal bir ilişki nasıl olmalı? İnsanlar bir yandan tekrar tekrar hayatının aşkını ararken bir yandan da boşanmalar, sadakatsizlikler, etrafımızı kapladı. Bir yandan ilişki yaşama arzusu duyarken bir yandan da bütün deneyimlerine rağmen nasıl oluyor da bu kadar çok başarısız oluyoruz ilişkilerimizde?

    Uzman Psikolog Özge Akçay ile ilişkiler üzerine değerlendirmelerde bulunduk…

    “İki kalp arasında en kısa yol:

    Birbirine uzanmış ve zaman zaman

    Ancak parmak uçlarıyla değebilen iki kol.”

    Cemal Süreya

    Merhaba Özge hanım. Öncelikle sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

    Lisansımı İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü‘nde; yüksek lisansımı da İstanbul Ticaret Üniversitesi‘nde tamamladım. Bu süre içerisinde birçok sertifika programına katıldım, test eğitimleri aldım.  Yetişkinlere yönelik psikoterapi eğitimi ve süpervizyon ile cinsel terapi uygulama çalışmaları eğitimi aldım. Aynı zamanda nöropsikolojik alanda nörolojik testler bataryasını uyguluyorum. İstanbul’da kurucusu olduğum danışmanlık merkezinde şu an aktif olarak çalışmalarıma devam etmekteyim.

    Peki, ideal ilişkiden önce aşktan bahsedelim, aşkın işaretleri var mıdır?

    Kendi olarak, sana gelen

    sana gereksinimi olmadan, seni isteyen

    sensiz de olabilecekken, senin ile olmayı seçen

    kendi olmasını, seninle olmaya bağlayan

    O, işte…

    Aşk diyince aklıma  Oruç Aruoba’dan aldığım bu alıntı geliyor. Yakın bir zamanda müdavimi olduğum ve maalesef ki geç tanıştığım bir yazar kendisi benim için.

    Bir kitapta okumuştum. Aşkın işaretlerinden şöyle bahsediyordu. Aşığın durmadan sevdiği kişiye bakması ve sevilenin söylediklerini ne anlatırsa anlatsın pür dikkat dinlemesidir. Söyledikleri inanılmaz da olsa onaylanmasıdır. Sevgilinin olduğu yere gitmekte acele etmektir. Biraraya gelindiğinde yanında oturmaya çalışmaktır.

    Prof. Dr. Mehmet Zihni Süngür hocam da aşkı bir görme kusuru olarak tanımlar. Ne görmek istersek onu görürüz. Âşık olma dönemi tam olarak hayal ettiğimiz ile gerçekte olan arasındaki farkı fark edene kadar geçen zamandır. Genelde bu kusurun tedavisi de evliliktir diye ekler açıklamasına. Çünkü evlilik ile görmek istediğimizi değil; gerçekte olanı görmeye başlarız.

     

    Peki ilişkiyi tanımlarken “bir elmanın iki yarısı” gibi bir söylem var. Bu bakış açısı hakkında ne düşünüyorsunuz? Aşk dediğimiz şey gerçekten bizi tamamlayanı mı bulmaktır?

    “Bir elmanın yarısı biri sensin biri ben…” misali şarkısı da var malum. Ama ideal bir ilişki bizi tamamlayan biri değildir. Çok sevdiğim bir söz var; “İki yarım insan bir ilişkiyi yürütemez. Çünkü ilişkiyi yürütmek için bütünleşmiş iki ayrı yetişkin gerekir.”

    “Hani derler ya ben sensiz yaşayamam diye,

    İşte ben onlardan değilim,

    Ben sensiz de yaşarım;

    Ama seninle bir başka yaşarım.”  Diye Nazım Hikmet özetlemiş aslında durumu…

    Erich Fromm’un Sevme Sanatı kitabından daha iyi ifade edebilirim kendimi. Olgun olmayan sevgi; “ Sana ihtiyacım olduğu için seni seviyorum.” der. Olgun sevgi ise “Seni sevdiğim için sana ihtiyacım var.” diyor.

    Bir elmanın iki yarısı değil; herbirimiz ayrı bir elmalarız. Kokumuz, rengimiz, biçimimiz.Yani bir çiftin birliği; birbiri içinde erime olarak değil de farklılıkların birleşmesi olarak görebiliriz. “Ben” ve “Sen” yeni bir “Biz” var eder. Aşk keşfetmektir; keşfetmeye gönüllü olmaktır.

    İdeal bir ilişki nasıl olmalı size göre? Bize ideal ilişkinin özelliklerini anlatabilir misiniz?

    Birçoğumuz sorunlardan arınmış, kusursuz, harika bir ilişki hayal eder. Oysa en mükemmel ilişkilerde bile zaman zaman sorunlar yaşanır. Burada önemli olan çiftlerin “problemleri çözme becerileri”. Bir sorun çıktığında sorundan dolayı birbirlerini karşılarına değil de sorunu karşılarına almayı başaran çiftler çözüme daha yakın olabiliyorlar.

    Çoğu kişinin düştüğü temel hatalardan biri de karşısındaki kişiyi sevmesi,ona çok değer vermesine rağmen bunu ifade etmiyor olması. İlişkiyi koruyan en önemli şey olumlu hislerin ifade edilmesi. Özellikle erkekler olumlu hislerini söylemek konusunda daha eksik kalıyor kadınlara göre; bu da kadınlarda sevilmediğine yönelik kaygıların artmasına sebep olabiliyor.

    İdeal bir ilişkide farklılıklar tehdit değil; zenginlik olarak yorumlanır. Talep etmek, ilişkiden beklentileri netleştirip karşı tarafa söylemek bencillik değil özgürlüktür. Çoğu kişide “Ben söylemem, sen anla.” yanılgısı var.  Oysaki konuşmadan ihtiyaçlarımızın fark edildiği tek dönem ve ilişki; yaşamın ilk yıllarında anne ve bebek arasında kurulur. Yetişkin sağlıklı bir ilişkinin temeli açık bir iletişime dayanır. İlişkiye dair beklentilerinizi söylemeden onun sizi anlamasını beklemeyin.  Ama talep ettiğiniz şeyi veya beklentinizi yerine getirmiyor diye partnerinizi zorlamak yerine onu bu şekilde kabul edebilir miyim diye düşünmek de gerekiyor. Karşınızdaki kişiyi değiştirmeye çalışıyorsanız zaten onu olduğu gibi sevmiyorsunuz demektir. Huzurlu ve mutlu bir ilişki yaşamak buna bağlı.

     

    İnsanın bağımsızlığını yaşayabildiği ilişkilere ihtiyacı var derken bu nasıl mümkün olacak?

    İlişkide önemli unsurlardan biri de karşımızdakine alan tanımaktır. Halil Cibran’ın “Evlilik” şiiri çok güzel anlatır bunu.

    Ama bırakın da bunca beraberliğin arasında biraz boşluklar olsun,
    Ve Tanrısal alemin rüzgarları esip dolanabilsin aranızda,
    …Şarkı söyleyin, dans edin, eğlenin birlikte, ama birbirinizin yalnız olmasına izin verin,

    Nasıl lavtadan dağılan müzik aynıysa, nağmeleri çıkaran teller ayrı olsa da,

    Yan yana olun, ama fazla sokulmadan,

    Çünkü tapınağı taşıyan sütunlar da ayrıdır,

    Çünkü bir selvi ile bir meşe, yetişmez birbirinin gölgesinde…

    Peki bazen çiftler arasında ilişkide baskın olma hırsı yaşanıyor. Bununla alakalı düşünceleriniz nedir?

    Alper Hasanoğlu’nun Aşkın Halleri kitabında ilişkide baskın olmak ve boyun eğmekle alakalı “tahterevalli” metaforunu çok sevmiştim. Tahteravalli, ancak hareket halindeysek yani inip çıkıyorsak keyif verir. Eğer ağırlıklar arasında bir dengesizlik olursa yani biri hep yukarda diğeri hep aşağıda olursa oyun biter. Bir ilişkide de her iki taraf zaman zaman karşı tarafı etkileyebildiği hissine kapılmak ister. Bunun olabilmesi için de her iki taraf karşısındakini dinleyebilme, kendi istek ve arzularından zaman zaman feragat edebilmesi gerekmektedir.

    İlişkideki mutluluk vermek ve almak arasındaki dengenin kurulmasına bağlıdır bir anlamda.

    Peki sevgiye, aşka dair son sözlerinizi alabilir miyiz?

    Son olarak yine Prof. Dr. Mehmet Zihni Süngür hocamın çok sevdiğim sözünü söylemek istiyorum o halde…

    “Öyle bir sevin ki sevilen de sevmeyi sizden öğrensin.”

    Şimdi ilişkinize bir de bu gözle bakın…

    Bir de sizden kitap önerisi alabilir miyiz?

    Erich Froom-Sevme Sanatı

    Alper Hasanoğlu- Aşkın Halleri

    Wilhelm Schmid- Aşk Neden Bu Kadar Zordur ve Yine de Nasıl Mümkün Olur?

    https://www.oncevatan.com.tr/daha-ideal-bir-iliski-icin-makale,53474.html

    .
    .

    Uzm. Psk. Özge Akçay .
    ? Persona Psikolojik Danışmanlık Merkezi –

    ☎️0551 186 42 41

    ?Merkez Mahallesi, Cumhuriyet Meydanı, No:8 Kat:1 Gaziosmanpaşa/ Istanbul .

    Bireysel Danışmanlık, Çift Danışmanlığı ile alakalı paylaşımlarımı instagram hesabımdan ulaşabilirsiniz.

    Gaziosmanpaşa, Küçükköy, Eyüp ve çevresinde danışmanlık hizmeti almak için benimle iletişime geçebilirsiniz.

     

     

    2 sene ago · · 0 comments

    İlk ve Son Dizi İncelemesi

    “Bütün boktanlıklarımızın sebebinin ailemizin boktanlıklarından olması ne kadar boktan di mi?”

    İlk Ve Son

    Blu TV özel yapımı olan İlk ve Son Dizisi… “Deniz ve Barış’ın 10 yıla yayılan ilişkilerinin hikayesi. 20’li yaşlarının ortasında tanışan iki gencin, boşandıkları güne kadar geçen; bazen güneşli, bazen bulutlu, bazen fırtınalı, bazen imkanlı, çoğu zaman imkansız aşk hikayesi. her ilişkide yaşanan mükemmellik dönemi, sıradanlaşma dönemi ve bitiş dönemine odaklanıyor.”  Dizinin Blu TV’deki kendi tanıtımından…

    Henüz sadece ilk bölümünü izleyebildim dizinin. Ama ilk bölümün etkisiyle izlediğimin ertesi günü hemen bir yazı yazmak istedim diziyle alakalı. Bu diziye yönelmeme sebep olan ilk etken Özge Özpirinççi’nin instagram hesabında yayınladığı Onur Basturk ile röportajna vermiş olduğu cevaplar oldu. Vermiş olduğu cevaplar hem diziyle alakalı hem de kendiyle alakalı çok farkındalıklı cevaplar ve hepimizin aslında bir şekilde kendinden bir şeyler bulabileceği bir tarafı var.

    Örneğin;

    O. Bastürk: “Nezaket her zaman iyi midir? Bazen içindeki öfkeyi dışarı yansıtmak gerekmez mi?

    Ö. Özpirincci: “Çok güzel bir şey söyledin! Kendimle ilgili son iki yıldır çok düşündüğüm bir şey bu. Küçüklüğümden beri bastırdığım öfkenin hayatımda nasıl yer bulacağı konusu. Çünkü ben şöyle büyütüldüm: Kibar ol, nazik ol, mütevazı ol, iyi ol, mutlu ol, bardağın hep dolu tarafını gör. Hatta arkadaşlarım Polyanna diye dalga geçerdi benimle. 30’umdan sonra “Bir dakika ya , benim de içimde öfkeye dair bazı duygular var.” Demeye başladım. Tamam küçükken annemle babam “ Hayır Özge öfkelenemezsin.” Demiyordu ama hep pozitife yönelikti. Negatif duyguları reddetme hali vardı. ÖFKEYİ KENDİMDE HAK GÖRMÜYORDUM.ŞİMDİ HAK GÖRMEYE BAŞLADIM. .”

    İlk ve Son - Dizi 2021 - Beyazperde.com

    Olay Örgüsüne Dair

    Dizi; bir ilişkinin ilk zamanlarındaki yoğun sevgi bağıyla bağlı bir çiftin zamanla nasıl bir toksik ilişkiye dönüştüğünü anlatıyor.

    Karakterlere bakacak olursak…

    Özge Özpirinççi’nin hayat verdiği Deniz karekteri mutsuz bir evliliğin ikinci çocuğu. Babası tarafından hayal kırıklığına uğrayan biri… Asi, anlık kararlar alan, uçarı biri olmakla birlikte duygularını daha çok içinde yaşayan biri olarak yansıtılmış ilk bölümde. Özellikle kızgın veya üzgün olduğunda ağlamak yerine kendini sıkıp somatik bir tepki vermesi (mide bulantısı) dikkatimi çekmedi değil.

    Salih Bademci’nin canlandırdığı Barış kendi tanımıyla tam bir yengeç. Ağlamaktan çekinmeyen biri; ancak ağlaması onun  öfkesine engel olmuyor. Aksine daha çok öfkesini kontrol edemeyen bir hale bürünüyor. Abisinin erken yaştaki kaybından ötürü annesinin Barış’a karşı -Barış’ın ifadesiyle- ‘boğucu,yorucu’ bir sevgi ilişkisine dönüşen bir anne-oğul ilişkisinin varlığı mevcut.

    Bu çiftimizin bir de sevimli bir oğlu var: Can. Her çocuk gibi anne-babasının boşanmasını istemeyen, tekrar bir araya gelsinler umuduyla yanıp tutuşan bir çocuk… Yine dikkatimi çeken ve aslında güzel bir örnek olduğunu düşündüğüm bir sahneden söz etmek istiyorum. İlk bölümde çiftimizin köpeği tam da Barış ve Deniz Joe’nun yani köpeklerinin kimde kalacağını hararetli bir şekilde tartışırken Joe açık kalan camdan kaçıyor ve kayboluyor. O sırada evde tartışmalarına tanık olan biri daha var; Can. Sonradan öğreniyoruz ki camı açık bırakıp kaçmasına sebep olan Can’mış. Çünkü Joe giderse anne ve babasının barışacağını düşünüyor. Çocuklar bazen bu örnekte olduğu gibi anne-babasının arasındaki iletişimsizliği tek bir sebebe bağlayabiliyorlar. Hatta bu bazen kendileri oluyor. Yani kendilerini anne babalarının tartışmalarının sebebi olarak görebiliyorlar. Burada önemli olan ebeveyn olarak çocuklarına tartışmalarının sebebinin onlardan kaynaklı olmadığını açık bir dille aktarmak gerekiyor. Yoksa çocuklar kafalarında çok farklı senaryolar üretebiliyor.

    SONUÇ…

    Aile içi dinamiklerinin de etkisiyle farklı açılardan ama ikisinin de yaralı olduğunu hissedebiliyoruz. İlk etapta bu yaralı iki kişi birbirine iyi gelirken bir süre sonra kendi içlerine dönüp hiç bakmadıkları için yani o yaraları iyileştirmedikleri için ilişkilerine de yansıtarak giderek birbirlerine zarar veren toksik bir ilişkiye dönüşümün hikayesi. Aslında günümüzde çoğu ilişki dinamiklerinde gördüğümüz benzer bir tabloyla karşı karşıyayız. Anne babamızla kurmuş olduğumuz ilişki, anne-babamızın birbiriyle ilişkisi, güvenli bir ortam, sevgi, şefkat yokluğunda büyümüş olmanın izi fazla kalır. Ve bir şekilde bu yarayı iyileştirmek için kendimize fırsat vermezsek kaşıyıp kaşıyıp kanatmaya devam ederiz. Yani aynı acıları tekrar tekrar kendimize yaşatırız.

    Deniz’in ilk bölümde sahilde söylemiş olduğu şu cümle aslında basit gibi dururken içinde ne çok anlam taşıyor diye düşünmeden edemedim… Bence dizideki olay örgüsünü tek bir cümleyle özetlemek gerekirse tam olarak bu olur diye düşünüyorum.  “Bütün boktanlıklarımızın sebebinin ailemizin boktanlıklarından olması ne kadar boktan di mi?”

    Aslında birbirine sevgi bağıyla bağlı bir çiftin geçmiş travmaların etkisiyle ve gerek anne-babamızın ilişkisi gerek anne ve babamızla kurmuş olduğumuz ilişki dinamiğinin yetişkinlikteki romantik ilişkilerimize etkisini aktaran anlamlı bir dizi olduğunu düşünüyorum. İleriki bölümleri de izlemek için sabırsızlanıyorum.

    Bireysel Danışmanlık, Çift Danışmanlığı ile alakalı paylaşımlarımı instagram hesabımdan ulaşabilirsiniz.

    Gaziosmanpaşa, Küçükköy, Eyüp ve çevresinde danışmanlık hizmeti almak için benimle iletişime geçebilirsiniz.

    3 sene ago · · 0 comments

    Boşanmalı mıyım?

    Boşanmalı Mıyım? Evlilik… 

    • Evlilik dedikleri bu muymuş?
    • Evliliğimizin ilk zamanlarındaki gibi sıcak değil bana karşı.
    • Benimle hiç ilgilenmiyor; ben yokmuşum gibi davranıyor.
    • Nerde o coşkulu ilk günler?
    • Olması gereken bu mu yoksa evlilik ilişkisinde yolunda gitmeyen bir şeyler var ve gerçekten boşanmalı mıyım?