10 ay ago · psikologozgeakcay · 0 comments
DOYUMSUZ İNSAN ÖZELLİKLERİ
İLİŞKİLERDE BAŞA ÇIKMA REHBERİ
“Karanlığın sızdığını görüyor musunuz çatlaklarımdan? Tutamıyorum içimde hayatımı.”
Sylvia Plath
Doyumsuzluk insanın her alanda mükemmeli araması, her detayda kusursuzluğu aramasıdır. Doyumsuz insan ya da mükemmelliyetçi insan kendisine sürekli yeni hedefler koyar; bu hedefler bazen gerçekleşmesi mümkün olmayan hedeflerdir. Ama o mükemmel olanın ulaşılır olduğuna inanan bir varsayıma dayanarak mükemmel olana ulaşmak adına duygu, düşünce, davranış olarak enerjisini buraya harcar. Bu da kişide bir baskı yaratarak verimliliğinin düşmesine ve kaçınılmaz olarak kendisini başarısız hissetmesine neden olur. Yaptığı işler hiçbir zaman onun için ‘en iyi’ olmadığı için hüsrana uğrar.
Her başarısını göz ardı eden, hedeflerine ulaşsa bile kısa süreli bir mutluluk yaşayıp sonrasında tekrardan yetersizlik- doyumsuzluk düşüncesiyle birlikte yeni hedefler oluşturan bir döngüye kapılır. Kusursuz olanın peşinde olduğu için çabalamasının onun için bir anlamı yoktur; önemli olan onun için sonuçtur; yani başarı.. Siyah ya da beyaz gibi keskin sınırları vardır. Kişinin kendi özdeğerini performansı belirlediği için hatasız ve mükemmel olması gerektiğine inanır. Mükemmel olduklarında, hata yapmadıklarında ya da başarılı olduklarında diğerlerinin onu daha çok seveceğini veya diğerleri tarafından daha çok kabul görüleceğini düşünür.
Doyumsuz- mükemmelliyetçi insanlar, genellikle olumsuzluklara odaklanır. “Şunu daha iyi yapmalıydım.” gibi cümlelerle kendilerini aşağılayıp azarlarlar. Standartlarını yakalayamadıkları zamanlara daha çok odaklanıp yakaladıkları zamanları ise genelde görmezden gelirler. Bu da kişide stres, deprosyon, kaygı gibi psikolojik rahatsızlıklara sebep olabilir.
Doyumsuzluğun Kaynakları ve Nedenleri
Erken çocukluk deneyimleri ve yetiştirilme tarzı kişide doyumsuzluğa sebep olabilir. Başarının güçlü bir şekilde vurgulandığı, sevgi ve onayın başarıya bağlı olduğu, eleştirel, talepkar ebeveynlerin varlığı ile sadece başarılı olduğu zaman ebeveynleri tarafından görüldüğü ailelerde yetişen çocuklarda mükemmelliyetçi eğilimler geliştirme olasılığı daha yüksektir. Ebeveynler bireyin hata yapmasına izin vermezse ya da birey ebeveynlerden onay almak için olağanüstü çaba harcaması gerektiğinde mükemmeliyetçilik oluşabilir.
Anne-baba ya da öğretmenlerimiz tarafından sevgi, onaylanma, kabul görme gibi ihtiyaçlarımızın karşılanmadığı durumlarda benlik saygımız düşer. Bu ihtiyaçlarımızı karşılamak ve özsaygımızı kazanmak için birtakım davranışlar sergileriz. Görülmek adına sürekli bir çaba içerisine gireriz. Onlar bizi görmedikçe sanırız ki eksik olan, kusurlu olan benim. Eğer kusursuz, yeterli olsaydım annemle babam beni görürdü. Ben yetersiz biriyim ve hayal kırıklığıyım ailem için. Onlara layık bir çocuk olmam için daha da güzel, daha da iyi şeyler yapmalıyım… Böyle başlar genelde mükemmeliyetçilik.. Derin bir yetememe hissiyatıyla tatmin ve yeterlilik duygusu kişide bozulur; depresyona, kaygıya neden olur.
Kültürel ve toplumsal beklentiler de kişide bir doyumsuzluğa-mükemmelliyetçiliğe sebep olabilir. Özellikle Türkiye’de ‘erkek’ cinsiyetine yönelik toplumsal beklentiler kişi üzerinde bir baskı yaratıp kendisini daha da yetersiz hissetmesine sebep olabilmekte.
Başarılı bir çocukluk geçmişi de başarısızlık korkusuna yol açabilir. Ya da tam tersi olarak başarısız bir çocukluk geçmişi ile o dönemdeki yoğun eleştirilerle birlikte hayal kırıklığı yaratmış olduğu düşüncesiyle birlikte bireylerde gelecekteki eleştirilerden kaçınmak amaçlı mükemmeliyetçiliğe itmiş olabilir.
İlişkilerde Doyumsuzluk..
“Mükemmelliyetçilik beraberinde kaliteli(!) yalnızlığı getirir.”
İlişkilerde doyumsuzluk iki şekilde görülebilir. Biri yukarıda da bahsettiğim gibi kişi nasıl ki kendisinde kusursuzluğu arıyorsa karşısındakinde de bu kusursuzluğu arar ve onu en basit bir hatasında ağır bir şekilde eleştirebilir.
Ya da seçeneklerin varoluşu ile birlikte kişi var olan ilişkisini yetersiz görüp sürekli yeni-daha yeterli bir ilişki arayışına girer. Sürekli bir doyumsuzluk halinde olup bir doyma noktasına bir türlü gelememe hali yaşar. Onla olmazsa öteki-daha iyisi var diyerek ilişkileri hep kısa süreli olup bir kararsızlık hali görülür. Kişi bir türlü tatmin edici bir ilişki yaşayamaz; çünkü hayalindeki o mükemmel ilişkiye bir türlü kavuşamaz. Bir buluş hali olmaz; sürekli bir arayış halinde olur kişi. Ve yaşadığı ilişkilerinde de tekrar tekrar bir hayal kırıklığı yaşar; çünkü partneri ne yaparsa yapsın onun için hep bir eksiklik-uyumsuzluk hisseder. Yüksek beklentileri de karşılanmadığı için partnerine bir kızgınlık hisseder ve çatışmalar yaşanır.
Doyumsuzluk hali ilişkilerinde bazen kişiyi aldatmaya da götürebilir. Çünkü var olan ilişkisi kişiye yetmez ve bir yenilik arar. Zanneder ki ‘kusursuz, mükemmel’ bir ilişki mümkün ve ona ulaşmak için de sürekli bir arayış içerisinde kalır. Ama gerçeklikte kusursuz bir ilişki mümkün olmadığı için aradığını bir türlü bulamaz ve tatminsizlik yaşar.
Sağlıklı İlişkiler İçin Pratik Öneriler
İlişkilerde bu doyumsuzluk halini inceleyebilmek, kendimize bakabilmek kadar karşımızdaki kişiye de gerçekçi bir şekilde değerlendirebilmek önemli. Karşımızdaki kişiyle gerçekten iletişim kurabiliyor muyum, sevdiğim, değer verdiğim şeyleri onunla rahatlıkla konuşabiliyor muyum, beni anlıyor mu, ben onu anlayabiliyor muyum, düşüncelerimiz aynı olmasa bile birbirimizi dinleyebiliyor muyuz, fikirlerimiz uyuşmasa bile birbirinden çok mu uzak yoksa kabul edilebilir bir noktada mı, ortak hedef ve hayallerimiz var mı, benimle birlikte hedeflerimde heyecanlanıyor mu, hayatı benim istediğim standartlarda mı yaşıyor yoksa aramızda çok mu fark var.. ? gibi sorular ile ilişkinizin sizin için iyi olup olmayacağını değerlendirebilirsiniz.
Kişisel Gelişim ve Doyumsuzluğun Üstesinden Gelme
Doyumsuz-mükemmelliyetçilik ile başarılı bir şekilde baş edebilmek için kişinin kendisine karşı daha şefkatli ve kabul edici bir tutumu benimsemesi gerekmektedir. Bu sürekli bir çabayla ve kabulle olabilir. Olumlu onaylamaları hayatın içine dahil etmek, gerçekçi hedefler koymak, hataları bir öğrenme fırsatı olarak görmek de doyumsuzluk hissiyatını kırmaya yardımcı olacaktır. Sürekli eleştiren o iç sesi susturup hatalarımız karşısında ‘Hayal kırıklığına uğradım; ama hala özümde iyi bir insanım.’ diyebilmek sağlıklı bir yaklaşımdır. En büyük adım kendinize bu merhameti gösterebilmektir… Kendinize bu öz şevkati gösteremiyorsanız uzman psikologlardan danışmanlık almak da doyumsuzluk hissiyatını sağaltmaya yardımcı olabilir. Siz de benzer durumlar yaşadığınızı düşünüyor ve tek başınıza baş etmekte zorlanıyorsanız uzman bir psikologtan destek alabilirsiniz.
Unutulmaması gerekiyor ki asıl mükemmelliyetçilik bir kusurdur. Çünkü mükemmellik diye bir şey yoktur. Bizler her zaman kusurları olan, eksiklikleri olan aciz bir insanız. Bu insan olmanın bir sonucudur. Bu kısmı kabul edip kendi kusurlarımızla, eksikliklerimizle barışmazsak hayat bizim için çok daha zorlayıcı olmaya başlayacaktır.
Sevgiler…
Uzm. Psk. Özge AKÇAY
Persona Psikolojik Danışmanlık Merkezi –
Merkez Mahallesi, Cumhuriyet Meydanı, No:8 Kat:1 Gaziosmanpaşa/ Istanbul .
☎️0551 186 42 41