1 ay ago · psikologozgeakcay · 0 comments
Anksiyeteyle Nasıl Baş Edebilirim?
Mesajıma cevap vermedi galiba beni sevmiyor..
Beni kovarlar mı? Ya işsiz kalırsam?
Bilmediğin yerlerde kaybolursun. Biri seni kaçırırsa?
Ya hasta olursan, ya başına bir iş gelirse? Bak hasta oldun.
Kimseye güvenme, kimseye bir şey anlatma.. Arkadaşlarına öyle her şeyden bahsetme..
Tek başına nasıl gideceksin oralara?
Size de bir yerlerden tanıdık geliyor mu bu cümleler?
Ebeveynlerin rolü çocuğu hayata hazırlamaktır. Çocuk, dünyaya geldiğinde hiçbir şey bilmeyen, korunmaya ve yönlendirilmeye ihtiyaç duyan savunmasız bir varlıktır. Onun kişiliğinin, değerlerinin, inançlarının ve hayata bakış açısının temel taşlarını ebeveynler döşer. Bu nedenle ebeveynlik, yalnızca çocuğun biyolojik ihtiyaçlarını karşılamakla sınırlı değildir; aynı zamanda onun duygusal, sosyal ve zihinsel gelişimini destekleyerek geleceğe güvenle adım atmasını sağlamaktır. Ancak bu süreçte çocuğu kısıtlamak, dünyanın kirli ve güvenilmez olduğunu söyleyerek korku dünyası inşa etmek çocuğu hayata hazırlamaz. Çocuk düşüyor; bak gördün mü düştün ya şimdi başına bu gelirse, tek başına şuraya gittin, ya geri gelemeseydin, ya seni kaçırsalardı? Panik ve korku denizi… Bir çocuk için çok daha korkutucu bir şey.. Çünkü burada çocuğun baş edebilirliğine dair hiçbir şey yok; sadece bir kaygı var.. Arkadaşlarına her şeylerini anlatma, seni kullanabilirler.. Ellerini her yere sürme, sürekli yıka, mikrop var.. ‘Sürekli’ bir şekilde bu cümleleri tekrarlayan ebeveynin çocuğunu korumak adına bulduğu yol çocuğunu izole etmek.Oysa ki “Dünyada böyle tehlikeler var, böyle insanlar var; onlarla baş etmen için şunları bunları yapabilirsin.. düşersen yanındayım. Düştün bacağını mı incittin ben yanındayım, iyisin, güvendesin, geçecek.” diyip ebeveynin çocuğu sakinleştirebilmesi gerekmekte.
Peki yetişkin halimize bu çocukluktan gelen kaygılarımız nasıl yansıyor..?
Yetişkin olunca artık kendi kendimizin ebeveyni oluyoruz. Acıkınca gidip kendimiz yemek hazırlıyor, uyku saatlerimizi, dinlenme, çalışma saatlerimizi kendimiz planlıyor, ihtiyaçlarımızı kendimiz belirleyip bir düzene koyuyoruz.. Yoğun anksiyete yaşayan insanlarda içindeki ebeveyn tam olarak ortada yok.. Hala aynı panik ve korku dünyasında gibi yaşıyor ve içimizdeki yetişkin taraf her şey yolunda ben halledeceğim diyemiyor.. Ya benden ayrılırsa ben onsuz yapamam.. Mesaj da atmıyor ayrılacak heralde.. İş yerimden ya kovulursam? Ya sınavlardan geçemezsem..Bilmediğim şehirde ben ya kaybolursam… Çocuk tarafımızın bu korkuları devam ediyor.. Üzülüp korkarken yetişkin tarafımız gelip “Evet üzülüyorum, canım yanıyor, evet düştüm, hastalandım ; bununla beraber dünyanın sonu değil hayattayım, güvendeyim, ne olursa olsun iyi olucam, halledebilirim diyemiyor. Oysa çocuk tarafımıza hatırlatmamız gereken “Tehlikelerin farkındayım, iyilikler de var kötülükler de var.. dünya böyle bir yer.. Ama ben artık yetişkin oldum. Çocukken öyle değildi belki ama ben artık koşabilirim, savaşabilirim, kaçabilirim. O kadar da kırılgan değilim..” Bu kısmı atlıyoruz kendimizde. Kendimizi çok çaresiz, korkak ve belki de sırf bir şeylerle baş edebilme kapasitemize güvenmediğimizden o çok istediğimiz seyahata çıkamayan, hayallerini gerçekleştiremeyen bir halde oluyoruz.
Bu yüzden yetişkinlikte şefkatli, koruyan hayatı öğreten ebeveynliği kendi kendimize yapmayı öğrenmemiz ve kendi baş edebilirlik kapasitemizi atlamamız gerekiyor..
Nil Karaibrahimgil’in ‘Benden Sana’ şarkısını bir de bu bilinçle dinleyin…
“Karanlıktan gelicekler
Önünde dikilecekler
Sarı sarı, dişleri olucak
Sivri pencereleri olucak
Yakalayacak sanıcaksın
Ama hep sen kazanıcaksın
Ben sana, koşmayı öğreticem
Içinden gülmeyi öğreticem…
O zaman korkan çocuk parçamız açığa çıkınca ona güvendesin, baş edebilirsin diyerek sakinleşmeyi öğretelim.. Bir yerlerden başlayalım 🍃
Uzm. Psk. Özge AKÇAY